AK Parti, Türkiye’nin kriz sürecinde kurulup Türk siyasi hayatına yön vermeye başlamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin “millî görüş” geleneğinden gelen Refah Partisi’ni kapatma ihtimali karşısında bu partinin milletvekilleri 17 Aralık 1997’de Fazilet Partisi’ni kurmuşlardır. Fakat bu parti çatısı altında “millî görüş” geleneği partilerinde ilk defa iki aday karşı karşıya gelmiştir. Abdullah Gül liderliğindeki “yenilikçiler” ile Recai Kutan liderliğindeki “gelenekçiler” arasındaki yarışı yenilikçiler 14 Mayıs 2000’deki kongrede az bir oy ile kaybetmişlerdir. Parti içindeki ayrılık 22 Haziran 2001’de Fazilet Partisi’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasıyla daha da netleşmiştir. Kapatılan bu partinin yerine kurulan Saadet Partisi’ne geçmeyen “yenilikçiler” İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlık görevini sürdürürken, 12 Aralık 1997’de Siirt’te halka hitaben yaptığı konuşmada, MEB tarafından okullarda okutulması için tavsiye edilen kitapta yer alan şiiri değiştirerek okuduğu gerekçesiyle, hapis cezasına çarptırılan ve cezası biten Recep Tayyip Erdoğan’ın da kendilerine katılmasıyla daha da güçlenmişler ve parti kurma çalışmalarına hız vermişlerdir. Yapılan görüşmeler ve çalışmalar sonrasında Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 14 Ağustos 2001’de AK Parti’yi kurmuşlardır. AK Parti’nin kurucularının çoğunluğu İslami hareketlerin içinde bulunmasına ve “millî görüş” geleneğinden gelmelerine karşın, partinin kurulmasının ardından içinden geldikleri siyasal çizgiye karşı mesafeli bir söylem geliştirmişlerdir. AK Parti’nin kurucuları konuşmalarında merkez sağ siyasette yer almış Adnan Menderes, Turgut Özal gibi geniş kitlelerce benimsenmiş siyasetçilere atıfta bulunmuşlar, demokrat ve muhafazakâr siyasetin devamı oldukları mesajını vermeye çalışmışlardır.
Yorum bırakın