Türk İnkılabını Hazırlayan Sebepler: 19. ve 20. Yüzyıllarda Osmanlı Devletine Genel Bakış

Osmanlı Devleti’nin 17 ve 18. yüzyılı genellikle duraklama ve gerileme dönemi olarak nitelendirilir. Oysa gerileme paradigması Modernleştirme–Batılılaştırma paradigması ile beraber düşünülmesi gereken bir paradigmadır. Avrupa merkezci bir yaklaşımın belirlediği gerileme paradigması Türk tarih yazımında egemen bir görüş olarak benimsenmiştir.

Featured post

Yeni Bir İktidar, Yıkıcı ve Yıpratıcı Savaşlar Dönemi

Osmanlı Devleti’nin 1908-1918 yılları arasındaki dönemi, Türk tarihçiliğinde II. Meşrutiyet Devri olarak adlandırılır. Arapça şart kökünden türetilmiş bir kavram olan meşrutiyet kelimesi, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı siyasi hayatında anayasalı ve meclisli saltanat-hilafet rejimi karşılığında kullanılmıştır.

Featured post

Millî Mücadele Başlıyor: Haksız İşgaller Karşısında Türk Milleti ve Mustafa Kemal Paşa

Milyonları aşan insan kayıpları dışında Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli sonucu, Avrupa diplomasisinin ve kuvvetler dengesinin temel unsurlarını oluşturan dört büyük imparatorluğun; Rus Çarlığı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Alman İmparatorluğu ve Osmanlı Devleti’nin tarih içindeki ömürlerini tamamlayarak yıkılmalarıdır.

Featured post

Yeni Türk Devleti’nin Kuruluşu

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış sürecini hızlandıran en önemli olaylardan birisi Osmanlı Mebusân Meclisi’nin toplanması ve ardından dağıtılıp kapatılmasıdır. Özellikle Misak-ı Millî’nin Osmanlı Mebusân Meclisi’nde kabul edilmesi Anadolu’da başlayan hareketin bir bakıma yol haritasını da belirlemiştir.

Featured post

Türk İstiklal Harbi: Ya İstiklal Ya Ölüm

Türk ordusu 1912’de başlayıp 1922’de biten on yıllık yorucu, yıpratıcı bir savaş dönemi yaşamıştır. Özellikle Birinci Balkan Savaşı’nda alınan yenilgiler ve kaybedilen topraklarla birlikte başkentin yanı başına kadar gelen Bulgar birlikleri İkinci Balkan Savaşı ile geri atılmış ve Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmış Edirne geri alınmıştır. Ancak iktidarda İttihat ve Terakki yönetiminin yeni olması, orduda köklü... Continue Reading →

Featured post

Bir Uzlaşı Belgesi Olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş Belgesi: Lozan Barış Antlaşması

Türk Kurtuluş Savaşı, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde emperyalizme karşı yapılmış ilk bağımsızlık mücadelesidir. 1914-1918 yılları arasında gerçekleşen Birinci Dünya Savaşı sonunda İtilaf devletleri ile İttifak devletleri arasında önce ateşkes, ardından barış antlaşmaları imzalanmıştır.

Featured post

Atatürk Dönemi’nde İç Politikada Yaşananlar

1922 yılının Kasım ayında Saltanatın kaldırılması ile birlikte Osmanlı Devleti, resmen tarihte yerini almıştı. 23 Nisan 1920 tarihinde açılan TBMM, gerçekte olağanüstü bir dönemde Millî Mücadele’nin yönetim merkezi idi. Millî Mücadele’nin başarı ile sonuçlanmasının ardından yeni kurulan devletin başkent ve rejiminin belirlenmesi süreci yaşandı. Bu çerçevede 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildi ve ardından çok partili siyasi hayat başladı.

Featured post

Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası (1923-1938)

Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı 1923-1938 yılları arası genelde “Atatürk Dönemi” olarak adlandırılmıştır. Bu nedenle, Türk İstiklal Harbi Dönemi’nde yaşanan iç ve dış politika gelişmelerinden daha önce söz edildiğinden, çalışmanın bu kısmında Atatürk Dönemi’ndeki dış politika gelişmeleri ana hatlarıyla açıklanmıştır.

Featured post

Türk İnkılabı ve İnkılap Hareketleri

Türkiye’de modernleşme çalışmaları, 17. yüzyılda başlamış III. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde askerlikten idari yapıya hukuktan eğitime pek çok alanda yenilikler yapılmıştır. Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile her alanda batıya yöneliş başlamış modernleşme süreci Meşrutiyet döneminde de devam etmiştir. Osmanlı Devleti’nde yapılan yenileşme hareketlerinin temel niteliği geleneksel yapıyı koruyarak bunun yanında modern kurumlar getirmek şeklinde olmuştur. Ancak eski kurumlarla yeni kurumların birlikte yaşatılması halkın kafasının karışmasına yol açmıştır.

Featured post

Bir Devlet Kurucusu Olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı ve İlkeleri

Mustafa Kemal Atatürk, Anafartalar kahramanı, Türk İstiklal Savaşı’nın önderi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türk çağdaşlaşma hareketinin lideridir. Askerliği, devlet adamlığı, devrimciliği yanında düşünce bakımından da seçkin bir fikir adamıdır. Millî Mücadele yıllarında bir tür devlet başkanlığı görevini sürdüren Atatürk, Cumhuriyetin ilanından sonra Cumhurbaşkanlığı makamına getirilmiş ve vefatına kadar her dört yılda bir Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından tekrar seçilerek, bu görevi sürdürmüştür. Atatürk’ün en büyük eseri, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk inkılabıdır. O büyük bir kararlılıkla başlattığı İstiklal Mücadelesini, millî birlik ve beraberliği sağladıktan sonra safha safha uygulamaya koymuştur.

Featured post

Türkiye’nin Demokrat Partili Yılları (1950-1960)

7 Haziran 1945’te İzmir milletvekili Celal Bayar, Aydın milletvekili Adnan Menderes, Mersin milletvekili Refik Koraltan ve Kars milletvekili Fuat Köprülü parti tüzüğünde ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması konusunda “Dörtlü Takrir” adı ile anılan önergeyi CHP Meclis Grubu’na sundu. Dörtlü Takrir’e imza atan ve CHP’den ayrılan dört milletvekili 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi (DP) kurdu.

Featured post

Darbelerin Gölgesinde Yoluna Devam Eden Türkiye (1960-1980)

Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde ve Türk siyasi ve askeri hayatında 1960-1980 yılları arasındaki zaman dilimi oldukça sıkıntılı problemli ve çalkantılı olaylara sahne olmuştur. Çok partili hayata geçtikten sonra bir on yıl kadar devam eden bu hayat 1960 darbesi ile sona erdirilmiştir. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra siyasete dizayn vermek amacıyla 12 Mart 1971 muhtırası ve sosyal, kültürel, siyasal olarak bütün hayatı değiştiren 12 Eylül 1980 askeri darbesi yürürlüğe sokulmuş ve Türkiye’de sorunların siyaset eliyle düzeltilmesine imkân verilmemiştir.

Featured post

Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Hayatında Özallı Yıllar (1980-1991)

Türkiye’de yaşanan 12 Eylül Askerî Darbesi ise yeni bir siyasi iklimin, ekonomik yapılanmanın ve toplumsal değişimin başlangıcı olmuştur. Sağ sol çatışması bağlamında siyaseten kıyasıya birbirleriyle mücadele içinde olan partilerin ve ideolojilerin bir parti içinde bir araya gelebildiği, dayanışmaya dayalı gecekondu mahalle kültürünün yerini zenginlerin varlığını gösterdiği şehirli kimliğin aldığı bir dönem Turgut Özal ile ortaya çıkmıştır. Turgut Özal’ın bütün eğilimleri birleştirmesi, ekonomiden anlayan bir uzman olarak kendisini göstermiş olması ve topluma refahı öneren bir söylem ile yumuşak bir siyasi dil kullanması ANAP dönemi olarak da bilinen dönemin şekillenmesinde etkili olmuştur.

Featured post

Türkiye’de Koalisyonlar ve Krizler Dönemi (1991-2002)

Türkiye’nin 1990’lı yılları, 1980’lerin aksine koalisyonlu hükûmetlerce yönetilen yıllar olarak anılmaktadır. Türkiye’de 1991-2002 döneminde hiç bir parti tek başına iktidar olamamış ve değişik kompozisyonları ile koalisyon ya da azınlık hükûmetleri kurulmuştur. Bu dönem artan terör olaylarına, şiddet eylemlerine, çetelere/mafyalara, faili meçhul cinayetlere, ekonomik krizlere, askerî ve bürokratik vesayet endişesine sahne olmuştur.

Featured post

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Döneminde Türkiye (2002-2018)

AK Parti, Türkiye’nin kriz sürecinde kurulup Türk siyasi hayatına yön vermeye başlamıştır. AK Parti’nin kurucuları konuşmalarında merkez sağ siyasette yer almış Adnan Menderes, Turgut Özal gibi geniş kitlelerce benimsenmiş siyasetçilere atıfta bulunmuşlar, demokrat ve muhafazakâr siyasetin devamı oldukları mesajını vermeye çalışmışlardır.

Featured post

Dönüşüme Hazırlık: 18 Yüzyıl

İbrahim Müteferrika, Nizam-ı Cedit terimini ilk kullanan yazardır. Bu yönüyle değişmez düzen (nizam) karşısında ilk defa yeni düzen anlayışını dile getirir. Kâtip Çelebi’nin 17. yüzyılda dile getiremediği yeni kavramı, yani yeni düzen anlayışını onun izinden giden Müteferrika 18. yüzyılda dile getirebilmiştir.

Dönüşümün İlk Evresi: Nizam-ı Cedit

I. Abdülhamit’ten sonra tahta geçen III. Selim’in şehzadeliği sırasında devlette yapılacak düzenlemeler ile yakından ilgilendiği bilinmektedir. III. Selim veliaht iken Fransa Kralı Louis’le mektuplaşmalarına aracılık etmiş, amedî hulefalığından reisülküttaplığa kadar yükselmiş olan Ebubekir Ratib Efendi de Osmanlı yenileşme hareketlerinin öncü isimlerinden biridir.

Tanzimat: Tebaa’dan Vatandaşa

anzimat’ın ilanı Sultan Abdülmecit Dönemi’nde (1839-1861) gerçekleşti. Mısır meselesi ile itibarı zedelenen devletin yapılacak reformlarla itibarının yerine geleceği, reformlarla ömrünün uzatılmasını kendi çıkarları açısından önemli gören İngiltere nezdinde iyi karşılık bulacağı düşüncesiyle Hariciye Nâzırı Mustafa Reşit Paşa 3 Kasım 1839’da Gülhane meydanında vükelâ, ricâl, ulemâ, Rum ve Ermeni patrikleri, hahambaşı, esnaf temsilcileri, sefirler ve diğer hazır bulunanların önünde Tanzimat Fermanı’nı okudu.

Meşrutiyet’in İlanı: Millet Egemenliğinin Temelleri Atılıyor

Reşit Paşa okulundan Âli ve Fuat Paşa Islahat Fermanı’nın ilanında etkili olmuş isimlerdir. Fuat Paşa’nın ölümünden sonra Âli Paşa’nın monarşisine karşı Tanzimat’ın muhalif kanadı Yeni Osmanlılar şiddetle muhalefet etmişlerdir. Fazıl Mustafa Paşa’nın himaye ettiği Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi ve Ağah Efendi’den oluşan Yeni Osmanlıların hürriyet ve anayasa isteklerinde ve bir şûrâ-yı ümmet açılması taleplerine karşı Âli Paşa ve dönemin Sultanı Abdülaziz sert tutum sergilemiştir.

Doğu Sorunu (Şark Meselesi)

Avrupa tarihi içinde önemli bir yer tutan ve “Türklerin Avrupa’dan atılması” şeklinde tanımlanabilen Şark meselesi yabancı dillerde yerleşmiş bir terim olarak geniş çağrışımlar oluşturur. Bunu 19. yüzyıldaki Osmanlı zayıflamasının neticesinde “topraklarının paylaşılması” anlamında bir miras kavgası olarak da nitelendirmek mümkündür.

Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne Yönelik Politikaları

Rusya, Çar I. Petro Dönemi’nde gerçekleştirdiği siyasi ve ekonomik atılımlarla Avrupa’nın büyük devletleri arasına girdi. “Boğazları ele geçirme ve sıcak denizlere inme” biçiminde özetlenebilecek uzun süreçli bir dış politikayı hedefledi. Bunun için Karadeniz’de egemenlik kurmaya çalıştı.

İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne Yönelik Politikaları

Rusya’nın, Avrupa’ya karşı bir “Şark Meselesi (Doğu Sorunu)’’ olarak gördüğü Boğazlar meselesini, kendi lehine halletmek için Osmanlı topraklarının taksimi meselesini ele alması, İngiliz hükûmetinde büyük endişeye yol açtı. Osmanlı Devleti’ni Prusya ile birlikte Rusya’ya karşı savaş açmaya teşvik ettiler.

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın