Türk Kurtuluş Savaşı, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde emperyalizme karşı yapılmış ilk bağımsızlık mücadelesidir. 1914-1918 yılları arasında gerçekleşen Birinci Dünya Savaşı sonunda İtilaf devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya) ile İttifak devletleri (Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan) arasında önce ateşkes, ardından barış antlaşmaları imzalanmıştır. Osmanlı Devleti de Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda mağlup olarak, ülkesi işgal edilmiş, müttefik olarak birlikte savaştığı Almanya gibi, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi dağılan imparatorluklar arasındaki yerini almıştır. Bir barış çağrısı yaparak savaşın sonlanmasını sağlayan ABD Başkanı Woodrow Wilson’un belirlediği uluslara üzerinde yaşadıkları topraklarda egemenlik hakkı tanınması esas alınarak gerçekleşen ateşkes antlaşmalarından sonra İtilaf devletlerinin 1919 yılı başında barış koşullarını görüşmek üzere topladığı Paris Barış Konferansı çerçevesinde Almanya ile Versailles, Avusturya ile Saint-Germain, Macaristan ile Trianon, ardından Bulgaristan ile Neuilly Barış Antlaşması imzalanmıştır. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından Osmanlı Devleti’nin ordusu terhis edilmiş, limanları ve donanması teslim edilmiştir. 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Kuvvetleri, İzmir’i işgalinin ardından Anadolu içlerine ilerlemeye başlayınca Türk Kurtuluş Savaşı topyekûn bir millî mücadeleye dönüşmüştür. Bu süreçte 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Barış Antlaşması’nı imzalayan İstanbul Hükûmeti ile onu tanımayan Ankara’daki TBMM Hükûmeti’nden oluşan ikili siyasal yapı, Lozan Barış Konferansı görüşmeleri öncesine kadar devam etmiştir. 26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan Büyük Taarruz ve akabinde 30 Ağustos 1922 tarihinde gerçekleşen Başkumandanlık Meydan Muharebesi sonunda Türk Ordusu tarafından 1 Eylül 1922’de Uşak, 9 Eylül 1922’de İzmir ve 11 Eylül 1922’de Bursa, Yunan işgalinden kurtarılmıştır.
Lozan Antlaşması zafer veya hezimet tartışmaları ile ele alınırken bu antlaşma belgesinin aslında bir uzlaşı belgesi olduğu unutulmamalıdır. Zorlu ve yıpratıcı uzun bir savaş döneminden çıkan ve hayat memat mücadelesi veren bir millet ve dünya düzenini değiştirmeye çalışan ve bunun için her şeyi yapabilen galipler tarafının kıyasıya kapıştığı bir süreç olarak düşünüldüğünde Lozan Antlaşması daha iyi analiz edilecektir.
Yorum bırakın