II. Dönem Lozan Konferansı Görüşmeleri ve Lozan Barış Antlaşması’nın İmzalanması

1923 yılının Mart ayı başından itibaren TBMM’de barış görüşmelerinin yeniden başlaması için yoğun bir çalışma dönemine girilmiştir. TBMM tarafından hazırlanan barış koşullarını içeren anlaşma tasarısı, 8 Mart 1923 tarihinde İtilaf devletlerine bir nota ile sunulmuştur. İtilaf devletleri bu tasarıya 28 Mart 1923 tarihli bir nota ile olumlu yanıt vermişler ve görüşmelerin 23 Nisan 1923’te yeniden başlayacağını bildirmişlerdir. Taraflar arasında varılan uzlaşma neticesinde Lozan Konferansı’nın ikinci dönemi 23 Nisan 1923 tarihi itibarıyla yine Uşi’de, Şato Oteli’nde başlamıştır. Bu dönemde Türk delege heyetinin başında İsmet Paşa olmakla birlikte, Lozan’da bir araya gelen ilgili devletlerin temsilcileri bağlamında bazı değişikliklerin olduğu dikkat çekmektedir. Konferansın birinci döneminde İngiltere’yi temsil eden Lord Curzon’un yerini Horace Rumhold alırken İstanbul’daki Fransız Yüksek Komiseri General Pellé Fransa’yı, General Montagna ise İtalya’yı temsil etmiştir.

Yaklaşık üç ay kadar devam eden görüşmelerde birinci dönemde askerî ve sınırlarla ilgili konular büyük oranda çözüme ulaştığı için daha ziyade ekonomik ve mali konular üzerine yoğun mesai harcanmıştır. Müttefik devletler, kapitülasyonların kaldırılması karşılığında ekonomik ve adli ödünler talep ederken Türk heyeti tam bağımsızlık anlayışına ters düşen her türlü teklifi reddetmiştir. Neticede Türk heyetinin kapitülasyonların kaldırılması konusundaki ısrarlı tutumu sonuç vermiş ve İtilaf devletlerinin geri adım atmak zorunda kalması ile sorun çözülmüştür. Buna karşılık, İtilaf devletlerinin bazı adli ve ekonomik imtiyazların kademeli bir biçimde sıfırlanması talebi, Türk delege heyetince kabul edilmiştir. Bu süreçte yaşanan bir diğer olumlu gelişme ise Fransa ve İtalya’nın savaş tazminatı isteğinden vazgeçmiş olmasıdır. Lozan Konferansı’nın ikinci dönemindeki görüşmelerde daha önce uzlaşma sağlanılamayan pek çok konuda anlaşmaya varıldığı görülmektedir. Taraflar arasında en tartışmalı konularından biri olan kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmış, Türk tezine uygun olarak Osmanlı borçlarının Osmanlı Devleti’nden ayrılan ülkeler arasında paylaştırılması hususu kabul edilmiştir. Konferansta Musul sorununun çözümü ise mümkün olmamış ve meselenin barış antlaşmasının imzalanmasından sonra dokuz ay içinde taraflar arasında çözüme ulaştırılmasına karar verilmiştir. İstanbul ve Boğazlar bölgesinin boşaltılması konusunda da bir protokol hazırlanarak barış antlaşmasının imzalanmasından sonra gerçekleştirileceği belirtilmiştir.

Genel anlamda Lozan Konferansı’nın ikinci döneminde Yunanistan’dan savaş tazminatı istenmeyerek Karaağaç’ın savaş tazminatı olarak kabul edilmesi, Musul meselesinin çözümlenememesi ve ileride ilgili devletler arasında yapılacak görüşmelere bırakılması sonucu uzlaşma sağlanabilmiştir. Ancak bu defa Ankara Hükûmeti ile Lozan’da bulunan Türk heyeti arasında özellikle Yunanistan’dan istenen tazminat meselesi ve borçların ödenmesi ile ilgili yaşanan anlaşmazlık, ilişkilerin gerginleşmesine sebep olmuştur. Özellikle de Yunanistan’ın tamirat bedeli karşılığında Karaağaç’ın verilmesi teklifine, Ankara’dan olumsuz yanıt gelmesine karşın İsmet Paşa’nın kendi iradesi ile Yunan teklifini kabul etmesi, Hükûmet ile Lozan Heyeti arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirmiştir. Lozan’da görüşmelerin 17 Temmuz 1923’te tamamlanması üzerine İsmet Paşa, Ankara Hükûmeti’nden Lozan Antlaşması’nın imzalanması için onay istemiştir. Ancak Hükûmet Başkanı Rauf Bey ile İsmet Paşa arasındaki ilişkiler gergin olduğundan Ankara’dan olumlu ya da olumsuz bir cevap gelmemiştir. İsmet Paşa, bekleyiş içerisinde geçirdiği bu günlerde çok üzülmüştür. Hükûmetin hiçbir cevap vermeyişini Ankara’da bir kararsızlığın hâkim olduğuna bağlamıştır. Bu durumu TBMM Başkanı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya bildirmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın devreye girmesi sonucunda Ankara Hükûmeti ile Heyet arasındaki anlaşmazlık giderilmiştir. Şunu da ifade etmek gerekir ki Rauf Bey ile İsmet Paşa arasında Lozan görüşmeleri esnasında yaşanan gerginlikler, Cumhuriyet’in ilk yıllarına damgasını vuran siyasi görüş ayrılıklarına kadar uzanmıştır. Bu bağlamda Lozan Barışı konusundaki farklı yaklaşımlar, 1924 yılının son aylarında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurulması ve Takrir-i Sükûn Kanunu’na kadar uzanan bir sürecin başlangıcını teşkil etmiştir.



Yorum bırakın

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑

Türk İnkılabı sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın