Türk İstiklal Harbi: Ya İstiklal Ya Ölüm

Türk ordusu 1912’de başlayıp 1922’de biten on yıllık yorucu, yıpratıcı bir savaş dönemi yaşamıştır. Özellikle Birinci Balkan Savaşı’nda alınan yenilgiler ve kaybedilen topraklarla birlikte başkentin yanı başına kadar gelen Bulgar birlikleri İkinci Balkan Savaşı ile geri atılmış ve Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmış Edirne geri alınmıştır. Ancak iktidarda İttihat ve Terakki yönetiminin yeni olması, orduda köklü ve önemli değişikliklere gidilmesi gibi nedenlerle Balkan Savaşı hazırlıksız bir dönemde yaşanmıştır. Balkan Savaşları’nın, Türk-Alman askerî birlikteliğinin neden olduğu hasarları onarma, prestiji geri kazanma, birçoğu Balkanlardaki Türk yurtlarında doğmuş ve aileleri hâlâ oralarda olan genç subaylar üzerinde oluşturduğu psikolojik etkileri azaltma gayretleri ve kararlılığı Birinci Dünya Savaşı’nda açıkça görülmüştür. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın çok fazla cepheye yayılması, askerî gücün, silah ve cephanenin de çok fazla dağıtılmasına neden olmuştur. Bu durum savaşın uzaması ile sürdürülebilir bir durum olmaktan çıkmış, cephelerde gerek asker gerekse silah ve savaş araç-gereçlerinin eksikliği ciddi anlamda yaşanmaya başlanmıştır. Birinci Dünya Savaşı içindeki cephelerde başkente yakın olması nedeniyle asker, silah ve ikmal açısından iyi durumdaki Çanakkale Cephesi ve Almanların emir komutasındaki Galiçya Cephesi haricindeki bütün cephelerde ciddi sıkıntılar yaşanmıştır. Irak’taki muharebeler düşmana üstünlük sağlanmasına rağmen ikmalin sürdürülebilir olmamasından dolayı zaferle sonuçlanamamıştır. Suriye, Filistin ve Kanal bölgeleri Türk ordusu açısından acı hatıraların yaşandığı savaş alanları olmuştur. İkmal yollarının uzun süreli savaşlara uygun hâlde yapılmaması ve bu yolların güvenliğinin sağlanamaması, askerleri açlıkla, hastalıkla, silah ve savaş araç-gereç yokluğu içinde çölün ortasında çaresiz bırakmıştır.

Mondros Mütarekesi ile terhis edilen askerler hem bedenen hem psikolojik olarak yorgun ve bıkkın bir şekilde memleketlerine dönmüşlerdir. Birçoğunda savaşlarda aldıkları yaraların yine birçoğunda askerde iken yakalandıkları hastalıkların izleri vardı. Altı yıl düşmanı ülkelerine sokmamak için savaştıktan sonra evlerine gönderilen askerlerin memleketleri bir bir düşman işgaline uğramaya başlamıştır. Bunun karşısında Anadolu’nun birçok bölgesinde işgallere karşı yerel direnişler başlamıştır. Terhis edilen askerlerin çoğu kendi bölgelerindeki silahlı direniş hareketlerinin içinde yer almışlardır. Bu yerel direniş hareketleri bir süre sonra düzenli bir yapının içine sokulmuş ve yeni bir savaş dönemi daha başlamıştır.




Yorum bırakın

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑

Türk İnkılabı sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın