Kuvayı Milliye’den Düzenli Orduya Geçiş ve Ordunun Yapılanması

Mondros Mütarekesi ile birlikte düşman işgal ve faaliyetlerine karşı yerel olarak başlatılan Kuvayı Milliye hareketi bütün ülkeye yayılmıştır. Ancak bu kuvvetlerin düzensiz olması beklenilen sonucun alınmasını sağlayamamıştır. Kuvayı Milliye’nin oluşturulması fikri, Yunanlıların İzmir’e çıkışı esnasında bölgede bulunan 17. Kolordu’nun 56. Tümen Komutanı Albay Şefik [AKER] Bey tarafından ortaya atılmıştır. Ardından Albay Bekir Sami, Albay Kazım [ÖZALP], Yusuf İzzet Paşa gibi komutanların kendi sorumluluk alanlarında çalışmaları sonucunda Kuvayı Milliye’nin oluşturulma düşüncesi Batı Anadolu’nun tamamında kabul görmüş ve zaman geçtikçe genel bir mahiyet kazanmıştır.

Mustafa Kemal Paşa ordu müfettişliğinden azledildikten sonra, Kuvayı Milliye’nin liderliğini üstlenmiş, Heyet-i Temsiliyenin kurulmasıyla birlikte Anadolu’daki orduyu kendi kontrolü altında tutma çabasına girişmiştir. Bu çaba doğrultusunda Sivas Kongresi sırasında Batı Anadolu Umum Kuvayı Milliye Komutanlığına Ali Fuat Paşa’nın atanmasını sağlamıştır. Güney Cephesi’ni düzene koymak amacıyla Kılıç Ali Bey bu bölgeye gönderilmiştir. Ancak Urfa’da, Antep’te, Adana’da ve Ege’de kahramanca mücadele veren Kuvayı Milliye güçleriyle işgalcileri ülkeden atmak, millî bağımsızlığı sağlamak mümkün gözükmemiştir. Anadolu’da direniş harekâtı güçlendikçe, bu direnişi kırmak için Padişah’ın askerliği kaldırdığını belirten propagandaların yapılması Kuvayı Milliye’ye duyulan ihtiyacı her geçen gün arttırmıştır.

16-28 Kasım 1919 tarihleri arasında Sivas’ta Millî Mücadele’yi destekleyen kolordu ve tümen komutanları ile yapılan komutanlar toplantısında güneydeki millî kuvvetlerin örgütlenmesine yönelik de bazı düzenlemelere gidilmiştir. Komutanlar toplantısına 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa, 3. Kolordu Komutanı Albay Selahattin Bey ve 12. Kolordu Komutanı’nın yerine vekâleten gelen Binbaşı Şemsettin Bey katıldı. Toplantıya davet edilmelerine rağmen görev yerlerinin uzak olması ve bazı özel durumları sebebiyle, Diyarbakır’daki 13. Kolordu Komutan Vekili Albay Mehmet Cevdet Bey, Edirne’deki 1. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa, Bandırma’da bulunan 14. Kolordu Komutanı Yusuf İzzet Paşa, Balıkesir’de bulunan 61. Tümen Komutanı Albay Kazım Bey, Bursa’da bulunan 56. Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Bey toplantıya katılamamışlardır. Ancak kendilerine toplantıda alınan yeni düzenlemeler ile ilgili kararlar bildirilmiştir. Yeni düzenlemeye göre doğuda Kazım Karabekir Paşa, batıda Ali Fuat Paşa görevlendirilmiştir. Bu yeni durumla Mustafa Kemal Paşa doğuda ve batıda ordunun desteğini arkasına almış ve aynı zamanda askerî gücü kendi kontrolü altında tutmayı başarmıştır. Nitekim TBMM açılana kadar Temsil Heyetinin kontrolünde olan Anadolu’daki Kuvayı Milliye birlikleri daha sonra kurulan meclis hükûmetinin emrine girmiştir.

Kuvayı Milliye birlikleri tüm çabalara rağmen askerî bir disiplin ve hiyerarşi içine sokulamamıştır. Bu birlikler düşmana karşı yürüttükleri faaliyetlerde, düşmana zarar vermişlerdir ancak düşmanın ilerleyişini durdurmakta başarı sağlayamamışlardır. Her Kuvayı Milliye grubunun kendi liderinin emrini dinlemesi, gerek asilere ve gerekse halka yönelik keyfi tutum ve davranışların sergilenmesi devlet düzeni içinde hoş görülmemiştir.

Kuvayı Milliye grupları tam askerî disipline sahip bir güç olmamakla birlikte düşmana en azından istediği yerleri rahatça işgal edemeyeceğini göstermek suretiyle caydırıcı rol oynamıştır. İmkânsızlıklarına ve aleyhlerinde yapılan propagandalara rağmen düzenli ordunun kuruluşuna kadar düşman karşısında başarıyla mücadele etmişlerdir. Özellikle TBMM Hükûmeti’ne yönelik ayaklanmaların bastırılmasında önemli hizmetler yapmışlardır. Kuvayı Milliye bu dar anlamı yanında, geniş anlamıyla Millî Mücadele’nin bütününü ifade etmektedir.

İzmir ve Aydın bölgelerinin Yunanlıların eline geçmesinden sonra 1920 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında Bursa ve Uşak’ın işgaliyle gelen kötümser havayı dağıtmak için Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa, Gediz’de bulunan Yunan tümenine yönelik bir imha harekâtı yapmak istemiştir. Genelkurmay Başkanlığı ise bu fikre karşı çıkmıştır. Ali Fuat Paşa, Genelkurmay’ın karşı olmasına rağmen taarruza karar vermiştir. Ali Fuat Paşa iki tümen ve seyyar kuvvetlerle 24 Ekim 1920’de Gediz Taarruzu’nu başlatmıştır. Fakat taarruz başarılı olmamıştır. Yunan ordusu bu girişim karşısında 25 Ekim 1920’de Bursa ve Uşak cephesinden karşı taarruza geçmiştir. Gediz faciası ara ara nükseden huzursuzlukların tekrar ortaya çıkmasına neden olmuştur. Başarısız Gediz Taarruzu üç önemli sonucu beraberinde getirmiştir. Bunların birincisi Ali Fuat [CEBESOY] Paşa’nın Moskova elçiliğine tayini, ikincisi Batı Cephesi’nin ikiye ayrılması, üçüncüsü ve en önemlisi vakit kaybetmeden düzenli orduya geçilmesi.


Önemli: Efendiler, 8 Kasım 1920’de, Fuat Paşa Ankara’ya geldi. Karşılamak için bizzat istasyonda bulunuyordum. Paşa’yı omuzunda bir filinta olduğu hâlde Kuvayı Milliye kıyafetinde gördüm. Batı Cephesi Komutanı’na bu kıyafeti benimseten düşünce ve zihniyet akımının bütün Batı Cephesi üzerinde ne kadar etkili olduğunu anlamak için artık tereddüde yer kalmamıştı. Onun için Fuat Paşa’ya kısa bir görüşmeden sonra, alabileceği yeni görevi söyledim. Memnuniyetle kabul etti. Aynı günün gecesi İsmet ve Refet Paşaları da davet ederek yeni durumu ve görevlerini kararlaştırdık. Kendilerine verdiğim kesin direktif: “Süratle düzenli ordu ve süvari birlikleri meydana getirmekten” ibaretti. Böylece 1920 yılı Kasım ayının sekizinci günü “düzensiz teşkilât fikir ve siyasetini yıkma kararı” faaliyet ve uygulama alanına konulmuş
oldu.


Yeni yapılanmaya göre, ikiye ayrılan Batı Cephesi’nin kuzey bölgesi Albay İsmet [İNÖNÜ] Bey’in emrine, güney bölgesi de Albay Refet [BELE] Bey’in emrine verilmiştir. Batı Cephesi’nin her iki bölgesi de Genelkurmay Başkanlığına bağlanmıştır.

8 Kasım 1920 tarihli bu cephe ve komuta kademesi değişikliğine ek olarak düzenli ordu ve büyük süvari kuvveti teşkiline de karar verilmiştir. Kütahya bölgesindeki Çerkez Ethem ve birliği Kuvayı Seyyare ile Denizli civarındaki Demirci Efe düzenli orduya katılmak istememişlerdir. Düzenli orduya geçiş kararına Çerkez Ethem ve kardeşlerinin tepkisi bir süre sonra isyana dönüşmüştür. Çerkez Ethem İsyanı’nın başlamasıyla, Yunan ordusu Uşak grubuyla Afyon yönünde, Bursa grubuyla da Eskişehir yönünde ileri harekâta başlamıştır.



Yorum bırakın

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑

Türk İnkılabı sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın